Batı ülkelerinin bugün ulaştığı yüksek ekonomik seviyenin altında yatan etmenlerden ikisi

                                                    BATI SÖMÜRGECİLİĞİ ve TÜRKİYE -1

                Batı ülkelerinin bugün ulaştığı yüksek ekonomik seviyenin altında yatan etmenlerden ikisi “ teknik ilerleme ve sömürgecilik”. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. Sömürgecilik sona ermedi. Farklı kılığa ( Küreselleşme) bürünmüş olarak günümüzde de devam ediyor.

                Ülkemin tüm insanlarını AB ve ABD’si ile Batı karşısında uyanık olmaya davet ediyorum. Çünkü “ Can çıkar, huy çıkmaz” demiş atalarımız. Avrupalı( Batılı) bu karakterinden dün olduğu gibi bugün de hiçbir şey kaybetmiş değildir. Dikkatli incelendiğinde dün ile bugün arasında bağlantı ve benzerlikler bulmak zor değildir.

                Bilgi güç doğurur. Güç hırsa, hırs sömürgeciliğe yol açar. Avrupalı(Batı) bu yasanın dışında dün olduğu gibi bugünde kalmadı. XVI. Yüzyıl ideolojisini yansıtan Francis Bacon (1561-1626) üç keşif ile kendini gösteren buluşların gücünü, etkilerini ve sonuçlarını şöyle ifade eder. Matbaayı, barut ve pusulayı inceleyin. Bunlar dünyanın görünüş ve koşullarını toptan değiştirmiştir. Matbaa edebiyatta, barut askerlikte, pusula denizcilikte değişiklik yapmıştır. Bu keşiflerin, insanlığın gelişmesine başka bir gücün yapamadığı etkiyi yapmış olduğunu söyleyebiliriz.

                Yukarıda saydığımız üç buluş ne yazık ki Doğu uygarlıklarının olmasına rağmen bulunan bu yeniliği ileri düzeye taşıyan Avrupalılar oldu. Bunlara yenilerini de eklenince Avrupalıların muhteris ruhu kabardı.

                XVI. yüzyıl Avrupalıları dünyayı tanımak, keşfetmek( sömürmek) ve ele geçirmekten başka bir şey düşünmez oldular. Onlar için öteki uluslar, barbardan başka bir şey değildi. Kur’an okumuş, Pramitleri, Ellora tapınaklarını görmüş olmanın onlar için bir önemi yoktu. Çünkü onların topları ve tüfekleri de yoktu.

                Gittikleri yerlerdeki uygarlıkların kendi uygarlıklarından “daha aşağı” değil, sadece farklı olması Avrupalıların umurunda bile değildi. Öteki uluslar onlara göre barbardı; boyunduruk altına alınmalıydı. Avrupa’nın modern sömürgeciliği doğuyordu. Ekonomisi tarıma ve zanaata dayanan, teknik yönden geri kalmış toplumların, ileri teknolojiye sahip uluslar tarafından boyunduruk altına alınması “ sömürgecilikti. Sömürgecilikte göz ardı  edilen en büyük değerlerden biri de Ahlâk!..

                Bilim, teknik ilerleme ve uygarlık.. ne yazık ki ahlakı her zaman beraberinde getirmez. Batı geçmişte olduğu gibi bugünde ahlaksız ve acımasızdır. Bugün insanımız Batı uygarlığını homojen bir bütün olarak gördüğü için yanılıp, aldanıyor. Batı (AB ve ABD) ile ilişkilerimizde uyanık olmalıyız. İsteklerini daima allayıp, pullar ve hoşumuza giden bir örtüye gizleyerek isterler. Örnek mi: 1838 İngiliz- Osmanlı Ticaret Antlaşması, 1854 borçlanmasından sonra böyle olmuştur. 1 Sömürgeci yayılma bugün de dünyayı995 Gümrük Birliği Antlaşması’ndan 1999 Helsinki Doruğu’ndan, Annan Planı’nın kabulünden de böyle olacaktı. Eğer plan Rumlar tarafından kabul edilseydi. 10 yıl içinde Kıbrıs’ta Türklükten eser kalmayacaktı.

                Sömürgeci Batı Uygarlığının getirdikleri:

                Sömürgeciliğin temelinde bir gerçek vardır. Makineye dayalı olup, iki yönlü uygarlık olduğu Avrupalılarca unutulmuş olması. Batı uygarlığı insanlığa buzdolabı, televizyon, internet yanında uzaya fırlatılan uydular sunuyor: ama aynı zamanda topu, tüfeği, hidrojen bombası yanında gaz odalarını da getiriyor. Anlayacağınız bir eliyle yaşatıyor, diğer eliyle öldürüyor. Sömürgeci yayılma bugünde dünyayı demokrasi ile uygarlaştırma inancı ile ülkelere giriyor, sadece yok oluş, dağılma, tutsaklık ve sefalete yol açıyor.

                Batı’daki kanaat uygarlığı sömürgecilik yaydı, şeklindeki görüş ne yazık ki iki yüzlü ve sahtekârca bir yalandan ibarettir. Sömürgeciler bu işi, başkalarını düşünerek ve insanca duygular içinde yapmamışlardır. İki yol denemişlerdir. Acımasızca sömürenler, vahşet ve acımasızlıkla eşi görülmemiş bir barbarlık ortaya koydular. İkinci grupta olanlar ise istilacı ve acımasız olmaktan ziyade yönetici düzeyinde işi yapmaya yönelmişlerdir. Günümüzde bu yöntemlerden her ikisini de uyguluyor. Avrupa Birliği de Türkiye için “elit” yöneticiler yolu ile atalarımızın kullandığı yöntemlerden vazgeçirmek için baskı uyguluyorlar.

                XIII. yüzyılda Avrupa’da refahın artması sonucu ipek, baharat, çivit ve kumaş boyalarına talep artmıştı. XV. Yüzyılın ikinci yarısında da altına. İşte bu dönemde başlayan sömürgeciliği tetikleyen “ altın” idi. Günümüzde bunun karşılığı “ petrol”. ABD, Afganistan, Irak, Suriye’ye saldırma Asya’nın petrol kaynakların ı ele geçirme hırsıdır. Belki ileriki zamanda Türkiye’ye saldırmayacağının garantisi yok.

                Cenevizler, gözlerini batıya dikiyor. Nıeoloso de Receo Kanarya Adalarını Portekiz kralı hesabına keşfediyor.( Pardon istila) Daha sonra(1402) İspanyollar adaları alıyor. Hindistan’a yol bulmak için Afrika sahillerine doğru serüven başlıyor.

                Günümüzle karşılaştıralım: ABD, Türkiye’de askeri üslere ve ulaştırma merkezlerine zorla ve tehditle yerleşip Irak’a girerken, acaba nerelere doğru yol almayı planlıyor? Afganistan’ı hangi amaçla işgal etmişti? AB’nin Kıbrıs konusunda Türkiye’ye ısrarla kendi çözümlerini dayatmasının gerçek sebebi nedir? Almanya, İngiltere, Fransa Kıbrıs’tan nerelere doğru bir yol arıyor?

                Avrupa sömürgeciliğinin ilk basamağı Afrika: Ne var ki Portekizliler, bu kıtada bol fildişi, köle ve deve kuşu tüyü buldular; ama kıtayı amaçları arasında görmediler. Çünkü altın ve gümüşü bol bulamadılar. Avrupalılar yalnızca altın düşlüyorlardı. Çünkü hayallerini Marco Polo’nun kitabında yazılanlar süslüyordu.

                -Ümit Burnu’nu dolaşa Bernal Diaz “ altın her şeyi sağlar.”

                -Leon Battisha ise “ altın dostluk ve saygı kazanmak. Ün ve nüfuz etmek için yeterlidir.” Sözlerini tekrarlıyordu. İşte bu hırs Avrupalıları Hindistan’a yelken açmalarını sağladı.

                               Yeni Kıta Sömürgeleşiyor:

                Hepimizin bildiği Kristof Kolomb, İspanya kralı için sefere çıkıyordu. Yaptığı anlaşmada bulunacak ada ve kıtaların amiralliğini (istila) alacak, bu unvan evlatlarına da geçecekti. 1492 yılı Ağustos ayında Atlantik’e açılıyordu. 10 Ekim gibi tayfaları ayaklanır. Kolomb onları para ve altından söz ederek isyanını önler. Kolomb adını verdiği San Salvador adalarına ayak basar. Ancak altına Haiti kıyılarında ulaşırlar. Talana başlarlar. 16 Ocak 1493’de İspanya’ya dönüşe geçerler.

                Kolomb ve adamları kâşif değil, birer korsandır. İsyan ederler; ancak servet vaat edilince yatışabilirler. Kolomb ve adamları karaya çıktıklarında ilk sözleri “ altın nerede ?” Burada karşımıza Batı insanının bencilliği ve çıkarcılığı karşımıza çıkıyor. Başka toplumların kaynaklarına el koymak, en az Kolomb ile sefere çıkanlar yanında çıkaran sermayedarların da hırsları aynıdır.

                Kolomb anılarına şöyle yazmıştır:” sahip oldukları her şey konusunda o kadar cömert ve o kadar dürüst görünüyorlardı ki bu söylediğime, onları görmeden inanmak çok zordur.Hiç geri çevirmeyecekleri için, kendilerine ait her şeyi ellerinden çekip almak mümkündü. İsteyene, istediğini hemen verirlerdi. Bunu öyle büyük bir zevkle yapıyorlar ki kalplerini de birlikte verdiklerini sanırsınız.(1)

                R. Luraghi, Avrupalının üç karakterini şöyle özetliyor: hırs, şiddet ve yalan.  Kolomb Avrupası ile bugünün Avrupası bu yönü ile aynı.

                Kolomb’dan sonra yeni kıtaya çıkan İspanyollar ne yazık ki Hispanıola halkını 5 yıl içinde yüz binini öldürdüler. 1548’li yıllarda beş yüz kişi kaldı. Bu gün bir adet deseniz yerli bile yok. Günümüze dönersek, Irak'ı fütürsuzca ve “ babalarının malı” gibi işgal eden ABD ve İngiltere’nin asker ve komutanlarının, Kolomb’un tayfaları arasında hiç ama hiç fark yok. Teksaslı olan Bush ve ekibi “uygar” ve “ Hıristiyan” olan insanlar, “ dinsiz” ve “ barbar” insanlara karşı her zaman haklıdırlar! Yani 1898’de ABD Senatörü Beveridge neler söylemiş bakın “ daha yüksek uygarlıklar önünde alçak uygarlıkların ortadan kalkması, Tantı’nın sınırsız tasarısının bir parçasıdır. Dünya ticareti bizim olmalıdır. Bunu Anamız İngiltere’yi örnek alarak gerçekleştireceğiz.” Dikkat edilirse dün İngiltere’nin yaptığını bugün ABD gerçekleştiriyor

                Tarihi derinlemesine okuyunca anlıyoruz ki Avrupalı nice soykırımlar ve talanlar yapmış. Önce “ Hispaniola” halkını yok etmelerini tarihlerinin ilk soykırımı olarak kabul etmeleri lazım. Bugün biz Türk milletini soykırımla suçlayan AB ve ABD’nin geçmişleri ne kadar kirli değil mi?

                Dün İspanyollar ile Portekizlilerin yeni toprakları ve okyanusları paylaşmaları gibi bugünde ABD ile AB ikilisi modern görünümlü sömürgeciler Ortadoğu’ya yönelik paylaşımlarını sürdürüyorlar. 1990-1991 Körfez Savaşı’nda ABD ve İngiltere Basra Körfezi’ne askeri olarak yerleştiği gibi Irak petrollerini de dev şirketleri el koymadı mı? Arap Ortadoğu’sunu denetimleri altına aldıktan sonra projenin ikinci aşamasına geçiyorlar. ABD ve İngiltere Akdeniz ve havzasını AB’ye bıraktı. AB’nin MEDA programının hedefi Fas’tan Ürdün’e kadar olan bölgeyi AB’ye bağımlı kılmak.

                Ülkemiz ile yazımızı bağlayalım. Kolomb’un ve Bush’un Irak’ı işgalinden ders almalıyız. “ Demokrasi, insan hakları, özgürlük “ diye elimizde ne varsa hepsini almadılar mı? İnönü’nün CHP’sinden, Menderes’in DP’si, Demirel’in AP(DYP), Özal’ın ANAP’ı, Ecevit’in DSP’si ve son olarak da Tayyip’in AKP’sine kadar sürekli sömürülen Türk milleti olmadı mı?

                Bu demokrasi bu haliyle Batılı sömürgecilere ve onların işbirlikçilerine yarıyor. Siyasetimize ve rejimimize yeniden ve yalnızca Türk milletine yarar sağlayacak bir şekil vermedikçe sömürülmeye devam edeceğiz. Saygılarımla.                                                                   

                                                                                                                                              İbrahim AYAN

Kaynak:

1-      Prof.Dr.Cihan Dura Sömürgeleşen Türkiye S.45

2-      Raimando Luraghi Sömürgecilik tarihi E yayınları 2000 kitabı