Ülkem uzun süreden beri yaşadığı ekonomik krizden çıkmanın yollarını arıyor. Şimdi neden

                        DÜNYA BANKASI’NIN ÜLKEMİZ ÜZERİNDEKİ EMELLERİ

            Ülkem uzun süreden beri yaşadığı ekonomik krizden çıkmanın yollarını arıyor. Şimdi neden bu hale geldiği bir kenara bırakarak, ülkemize oynanan oyun üzerinde durmak lazım diye düşünüyorum.

            Ülkeyi yöneten siyasiler yanlış kararlar alabilirler bu zaten bizim milletimiz için bilinen bir gerçektir. Lakin önemli olan bundan nasıl dönmesini iyi bilmekten geçiyor. Bir atalar sözünü hatırlatarak devam edelim. Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını sallar. Son durum tam buna benziyor.

            Dünya Bankası, Türkiye'yle işbirliğinin detaylarını paylaştı: Anlaşma neleri kapsayacak?

Mehmet Şimşek duyurdu:

          Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası ile yürütülen çalışmalara değinirken, kısa süre önce üç ayrı proje için 1,5 milyar dolarlık finansman temin edildiğini anımsatmıştı. Anadolu Ajansı’na konuşan Şimşek, 2024-2028 mali yıllarını kapsayan işbirliği sürecinden bahsederek şu bilgiyi vermişti: 

          Dünya Bankası’nın ilk üç yıl içinde ülkemize ilave 18 milyar dolarlık finansman sağlayacağı Ülke İşbirliği Çerçevesi (Country Partnership Framework-CPF) Programı, Bankan'ın İcra Direktörleri Kurulu'nda görüşülerek yürürlüğe girdi.

            Şimşek, Ülke İşbirliği Çerçevesi Programı kapsamında Dünya Bankasının 3 yıl içinde Türkiye'ye sunacağı ilave 18 milyar dolarlık finansman paketine değinerek, "Söz konusu tutarın 6 milyar dolarının IBRD'den, 9 milyar dolarının IFC'den sağlanması bekleniyor. MIGA'nın ise kısa vadeli garantiler aracılığıyla 3 milyar doları harekete geçirmesiyle 3 yıl içinde sağlanacak finansmanın yaklaşık üçte ikisinin özel sektörün geliştirilmesinde kullanılması öngörülüyor." ifadelerini kullandı.

      "Afetlere dayanıklılıktan ihracata kadar pek çok alanda destek sağlanacak"

       Bu kapsamda, afetlere karşı dirençlilik, enerji, yeşil dönüşüm, iklim değişikliğiyle mücadele, ihracatın desteklenmesi, reel sektör, altyapı, lojistik, sanayi, tarım, eğitim, sağlık ve kapsayıcılık gibi birçok alanda Dünya Bankası desteğinin sağlanmasının planlandığını vurgulayan Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:

      "Program, Dünya Bankası kuruluşları olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA) tarafından ortaklaşa uygulanacak. Bankanın ülkemizdeki faaliyetlerinin etkisi artırılacak. Bu süreçte, ülkeye özgü zorlukların çözümüne odaklanan, özel sektör katılımını artırmayı hedefleyen ve operasyonlarda bütüncül sonuçları elde etmeyi amaçlayan bir yaklaşım izlenecek."

       Gelelim hükümetin imzaladığı dünya bankası ile kredi anlaşmasına. Antlaşmanın iyi şartlarda olduğunu beyan eden akademisyenlere rastladığımız gibi tam bir kölelik antlaşması diyende var. Bu yazı çeşitli görüşlerin bir derlemesi olacak, kararı siz okuyucular verecektir.

         Öncelikle olumlu bakan İktisatçı akademisyen Prof. Dr. Hakan Kara, Türkiye’nin Dünya Bankası (DB) ile yaptığı kredi anlaşmasına ilişkin görüşlerini dört maddede sıralayalım: 1) Uzun vadeli ve uygun koşullu bir finansman olması

2) Bir süredir sırtını Körfez ve Doğu sermayesine dayamış ekonomi yönetiminin Batı’ya yönelme mesajını güçlendirmesi

3) Dünya Bankası’nın ülkenin potansiyeline olan güvenini göstermesi

4) Deprem ve yeşil ekonomi gibi ciddi dış finansman ihtiyacı yaratan dönüşümlerin yükünü azaltması. Diye olumlu görüşün yanında bakın neler söylüyorlar.

            1- İklim değişikliği karbon ayak izi karbon vergisi 2- Kadınlar, gençler ve LGBT için şartların iyileştirilmesi İstanbul sözleşmesinin devamı 3- “iklime uygun tarımın” teşvik edilmesi “endüstriyel tarım” yapay et ve gıda hibrit tohum 4- Dijital teknoloji altyapısının hızlandırılması dijital para sosyal kredi sistemi 5- Mülkiyetsizleştirme “çok mutluyum çünkü hiçbir şeyim yok”?! 6- “kentleşmenin hızlandırılması” “akıllı şehir” “15 dakikalık şehir”

            Bütün bunların yanında şöyle geçmişe doğru biraz tarama yaptığınızda bizi idare edenlerin genel ve yerel arasında pek fark olmadığı ortaya çıkıyor.

            Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i, ABD'de yaptığı konuşmada “Yerel halkı, enflasyonun düşeceğine ikna etmemiz gerekiyor” dediği için “İktidardan, Türklere Kızılderili muamelesi!” diye eleştirirken, son iki yerel seçimin iki önemli ismi Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun da Şimşek’ten çok önce “yerel halk” kavramını kullandığı ortaya çıktı.

          Uluslararası Çalışma Örgütü'nün “Geçici Koruma Altındaki Suriyeliler ve Türk Vatandaşları için İnsana Yakışır İşin Teşvik Edilmesi” projesi de, Adana, Ankara, Aydın, Bursa, Denizli, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kilis, Kocaeli, Konya, Manisa, Mersin, Şanlıurfa, Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş'ta uygulanıyor. Proje, Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından Kalkınma Bankası aracılığıyla finanse ediliyor.

     İLO’nun bu projesi de diğer projeler gibi eşit sayıda Suriyeli mülteciyi ve Türk vatandaşını desteklemeyi öngörüyor...

     Tıpkı, Dünya Bankası’nın Türkiye’ye vereceği kredinin şartlarından birinin “Suriyeliler ve Türklere eşit oranda istihdam” olması gibi...

“Suriyeliler için neden Suriye’de insana yaraşır iş düşünülmüyor, Suriyeliler neden Suriye’de tarım arazisi ve konut sahibi yapılmıyor?” diye soran AKP ve CHP yetkilisi ise yok!

             Gelelim:Mansur Yavaş’a

“Ülkemizin her yerinde mültecilerle yerel halk arasında tartışmalar ve kavgalar artmaya başladı. Halkta ‘Devlet Suriyelileri besliyor, bize bakmıyor’ gibi bir intiba oluştu. Benim Belediye Başkanı olarak böyle bir bakış açım yok. Bu insanların mutlaka eğitilmesi gerekiyor. Bu ülke içerisindeki bakış açısını değiştirecek ve meydana gelen çatışmayı engelleyecek şey, eğitilip entegre olması...”

    Mansur Yavaş, aynı gün, İngiltere Büyükelçiliği ve İngiltere İstanbul Başkonsolosluğu’ndan gelen heyet ile de görüştü. “Birleşik Krallık Refah Fonu” Ekibi, Başkan Yavaş’a, “Refah Fonu Geleceğin Şehirleri” programı ve bu program kapsamında Ankara için düşünülen projeler hakkında bilgi verdi. Habere göre Birleşik Krallık Hükûmeti’nin 10 ülkede yürüttüğü “kentsel planlama, ulaşım ve kentsel  dirençlilik” programı kapsamında Türkiye’de İstanbul, Ankara ve Bursa olmak üzere üç kent seçildi. Ziyarette programa alınan “Ankara Kent İçi Bisiklet Yolu Projesi” de gündeme geldi. Ankara içinde bisiklet yolu yapmak veya kenti planlamak için İngiltere'den destek almak mı gerekiyor?

            İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da Mansur Yavaş’tan kalır yanı yok gibi,   2021 yılında Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Ofisi Türkiye Temsilciliği ile İBB arasında, mültecilere yönelik iş birliğini amaçlayan mutabakat metni imzaladı.

       İmamoğlu, konuşmasında “Bugün imzalayacağımız mutabakat zaptı, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ile birlikte, göçmen ve mültecilerin, yerel halkla bir arada, huzur içerisinde yaşaması amacıyla gerçekleştireceğimiz tüm çalışmalar için önemli bir destek sağlayacaktır” dedi.

“Yerel Halk” tabirini başka kim kullanıyor diye küçük bir sorgulama yaptım... Türkiye'de başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere 15 kadar üniversitede “Suriyelilerin entegrasyonu” hakkında yapılan araştırmalarda hep "yerel halk" denilmiş... Suriyelilerin geri dönüşünü planlamakla ilgili hiçbir araştırma yok!

            Şimdi DSÖ, FAO, UNİCEF Dünya Bankası vb. küresel kurumların uygulamalarını peşinen kabul etmek Bunun adı KÖLELİKTİR.

            Not: Bu yazı gazetelerden derlemedir.  

            İbrahim Ayan