KARPUZUN GÖBEĞİ..

Adam bi sene askerlik yapar..

Kırk sene anlatır..

Piyadedir “tam teçhizatlı 80 kilometre koşardık”,

Komandodur “kaplumbağa yedim, çıngıraklı engereği sote yaptım”,

Tankçıdır “çarşı iznine tankla çıktım, 220 bastım”,

Denizcidir , “Ayvalık’tan atlayıp Rodos'a yüzdüm, denizaltıların resmini çektim”,

Havacıdır “pilot yolda bayıldı mecburen F16'yı ben indirdim, devre arkadaşımın paraşütü açılmadı, diklemesine süzülüp havada yakaladım..” filan.

Eskidendi tabii bunlar.

Şimdi bazı kurumlarda bunun değişik versiyonu var deniliyor, muhtemelen şöyle olacaktır anıları...

Bi tarihte başkandım, aylardan şubat, dizime kadar kar var, baktım Mahir
ağacın dibine çökmüş, düşünceli düşünceli oturuyor, efendi çocuktur, beni görünce fırladı ayağa..

“Hayrola koçum” dedim, üzgünsün, meğer kontrolör gelmiş, sıkıştırmaya başlamış, iyi mi..

Aradım hemen Ankara’daki biraderi, sen dedim biçare bul, geri çağırt hallet şunu, mesai bitmeden geri gitti kontrolör..

Bizim keratanın yüzü gülmeye başladı…

Bi gün bastırmış parayı, akar meyhanesinde masa kurdurmuş bizim Mahir..

Ayıptır söylemesi tüm meyhaneler iyi tanır Memed’le, Mahir’i..

Baktım çakırlar..

Ben oturmadım, günahkarların yanına.. Burdur’a yola çıktım..

Gece döndüm sabah saat 11 gibi uyanıp geldim makama..

Garson esas duruşta ama, kahvaltı hazır değil, kan beynime sıçradı, vurdum tekmeyi daldım encümen üyelerinin odasına, müdürler toplanmış lak-lak yapıyor, vay efendim neymiş, minareye kılıf hazırlıyorlarmış..

Dedim “Benim imzam filan yok, ona göre sağlam yapın..”

Bi gün sabaha karşı eve gidiyorum, sokak temizliği başlamış..

Artist bi çavuşları vardı, iki lafından biri “zam”dı, gıcığım herife, açığını kolluyorum, baktım şapkası yok kafasında, yatırdım alayını yere, istikamet belediye, sürünnn!..

Çağırdım sonra çavuşu, git bana Ahmet’i bul, çağır dedim ama uykusuzluktan gözümü zor açıyorum, ee rahatlamışım da, koltukta sızmış kalmışım…

Bi gün meclis toplantısı yapıyoruz, içtima yaptık, baktım bizden iki kişi gelmemiş..

Nerde bu densizler? dedim..

Sanki başka vakit kalmamış gibi akşam seyahate çıkmışlar, belli ki inadına yapıyorlar. Aradım cepten, sizin teklifleri gündeme aldım dedim, çay soğumadan paşa paşa geldiler.. İşleri halloldu, toplantıdan çıkışta ne görsem beğenirsin, hepsi ceketini ilikliyor..

Bi gün oteldeyim, peştemalla şezlonga uzanmış tadını çıkarıyorum, büyüklerin dediği gibi, “karpuzun çekirdeksiz göbeğini” yiyorum..

Baktım elinde havlu Mustafa geçiyor, “Mustiiii” diye bağırdım, koştu geldi, takunyaları çarpıp selamını verdi, şu tepeden iki yer ayarla da, kapalım dedim...

Gitmekte olan bir başkanın anısıdır bu..

Sık sık özel işler için Burdur’a gider-gelir ama, şehir esnafını ziyaret etmeye yüzü yoktur..

Cep proc(j)esi üretmekten sanayiyi dolaşmaya vakit bulamaz..

** 

Mustafa Burcu’yu unuttuk sanmayın..

Emeline nail olmak için 40 hatim indirtiyor, 9 bin 9 kere tesbih çektiriyor!..

Cenabı Hakk aklına böyle günlerde geliyor..

Ya halt yerken?

Hak getire..

**  

AK Parti’nin il belediye başkan adayı yarın açıklanacak..

Muhtemel üç isim var; Mehmet Zeybek, Hüseyin Uluçay ve Semai Kaya..

Kimin aday olacağını milletvekilleri dahil kimse bilmiyor..

Genel Merkez, bu akşam saatlerinde Ankara’ya kimi davet ederse aday o’dur..

İlçe belediye başkan adayları ise 30 Ocak tarihine kadar açıklanacak..

** 

Hayırlı günler, sağlıcakla kalın..